http://organikersag.blogspot.com.tr/ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA

GÖLBAŞI

GÖLBAŞI RESİMLERİ
GÖLBAŞI FOTOĞRAFLARI
GÖLBAŞI TANITIM
GÖLBAŞI TARİH
GÖLBAŞI
ADIYAMAN GÖLBAŞI
GÖLBAŞI İLÇE TARİH

İLÇEMİZİN TARİHİ
İlçemizin tarihi önemi, coğrafi konumundan kaynaklanmaktadır.İlçemizde kayda değer sur,kale tapınak gibi benzeri tarihi yapılar az ise de çeşitli yerlerdeki mağaralardan buranın iskan alanı olduğu görülmektedir. Gölbaşı İlçesinin en önemli tarihi yönü,yol kavşağında bulunmasıdır.Bu yol Cumhuriyetin kuruluşundan sonra İlçemizden geçen Devlet Demiryolu ve Doğu –Güneydoğu Akdeniz bağlantı yolu olan kara yolu ile pekişmiş ve özellik belirginleşmiştir.
Çünkü ,ilk çağlarda Gölbaşı’ndan geçen transit yol "Bağdat Yolu " , " Savaş Yolu ", " Halep Yolu " ," Murat Yolu " gibi isimlerle anılmıştır. İlçe Türkiye’mizin İdari yapılanmasında değişik illerin sınırlarına (Adıyaman- Malatya ) girmiştir.1958 yılında Besni ( Behisni ) İlçesinden ayrılarak,Adıyaman İline bağlı bir ilçe olmuştur. İlçenin tarihi durumunu incelerken elbette Adıyaman’ın tarihi seyri içerisinde değerlendirme yapılmıştır.Çünkü çeşitli devletler bu topraklarda hakimiyet sürerken,aynı özellik ilin diğer ilçeleri için de geçerlidir.Bu doğal bir tarihi gelişmedir. Yaptığımız inceleme ve araştırmalarda İlçemizin tarihsel akışını , tarihi devir ve dönem içinde incelemeyi daha yararlı gördük.Şimdi bu süreçleri inceleyelim.
Paleolitik Devir (Yontma Taş Devri)
Güneydoğu Anadolu’da Fırat vadisi boyunca Gaziantep’te (Dülük ) ve Adıyaman Çevresinde (Pirin – Palaş ) Gölbaşı İlçemizde de ; Belören Beldesinin 3 km.kadar mesafesinde “ Tilki kalası” mevkiinde bir ören yeri olup,burada küçük bir mağara bulunmaktadır. Beldenin batısında 6 km.mesafede “ Höyük “ mevkiinde taş yığınları ve sarnıçları “ Peri önü “ mevkiinde bir höyük vardır.Beldenin güneyinde olup 2 km.mesafesindedir.
Beldenin kuzeyinde 4 km.mesafede dört tane “İllez Kani” mevkiinde ören yerinde seramik ve taş kırıntısı ve yığıntıları vardır.” Kaba söğüt” mevkiinde de bir ören yeri mevcuttur. Çatal tepe Köyünde “ Kara Mağara “ mevkiinde, Yol Bağında ,” Pencereli Mağara “ vardır. Mağarada pencere (taka) bulunduğundan bu ismi almıştır.Kazı amacıyla çok tahrip edilmiştir. Ayrıca , aynı yerde “ merdivenli Mağara” vardır.Burada “Heyik Dağından “ su getirmek için taştan basmaklar vardır.Mağaranın içi oldukça karanlıktır.Işıkla bakıldığında duvarda bir kirpi ve daha değişik rölyefler görülmektedir. 
Yukarı Çöplü Köyünün “ Baytar “ mevkiinde yapılmış mağaralar vardır.Aşağı Nasırlı ile Gedikli Köyü arasında “ Kırkbayır “ mevkiinde ağzı kapaklı ve içinde kadın rölyefli bir mağara bulunmaktadır. Hacılar Köyünün güney ve kuzeyinde iki tane mağara vardır.Bu mağaralarda insan kemiklerine rastlanmıştır. Yaylacık (Köristan) Köyü’nün doğusunda 2.5 km.mesafede “ Kale “ mevkiinde bir mağara vardır.Genişliği 12.metre kadar,derinliği ise bilinmemektedir. Yine Köyün Kuzeyinde 3 km.Harmanlı’ya doğru “ 

Eski Ören “ yerinde mezar yeri ve su havuzu vardır.Ayrıca,burada yerdeki taşın üzerinde üç kanal çizgi ile insan resmi vardır.Aşağı Nasırlı Köyü’nün “ Kız Kapan “ Mağarası ile buraya merdivenle çıkılan başka mağaralar vardır.Köyün Güneyinde 2 km.mesafede “ Çardak veya Gölün Başı Mağarası “ adı verilen yerdeki mağarada “ Öküz kafası” kabartması bulunmaktadır.Buraya yerel isimle “ Musa Gediği” denilmektedir. Aynı Köyün Kuzeyinde “ Kırk Bayır” denilen yerde,2 km.mesafedeki mağarada 5-6 csesdin konulabileceği büyüklükte seki vardır.
Ayrıca aynı yerde başın konulması için yer yapılmıştır.Çevredeki dağlık alanlarda Aşağı Karakuyu Köyü’nün doğusunda “Göl Mevkiinde “ 3 sarnıç vardır. Akçabel (Penbağı ) Köyünün doğusunda 2 km.mesafede “ Yalangoz” mevkiinde “kirvelik “ adıyla anılan yerde mağaralar vardır.Bunlar üç tanedir. Bir mağaranın içi tamamen toprakla dolu,diğer iki mağara ise açıktır.Köyün 200 metre kuzeyinde “ Kolaycık” mevkiinde tarihi bir yapı ve bu yapının önünde taştan oyma bir “Tümbül” kuyusu vardır.Ayrıca Köyün 
Güney Batısında “ Armutlu mevkiinde “Kızıl seki”de de aynı şekilde iki tane tümbül daha vardır. Bu yerleşim birimlerindeki mağaralardan anlaşıldığı gibi buralarda PALEOLITİK devirde kalabalık bir nüfusun barındığı anlaşılmaktadır. Aşağı Nasırlı ve Harmanlı’daki mağaralarda yapılan tesadüfü gezilerde buğday tanelerine rastlanmıştır.Bu da “ Erken Neolitik “dönem olarak insanların üretime geçtikleri ve ilk köy kültürlerini ortaya çıkarmaktadır. Doğada Yabani olarak yaşayan koyun,keçi, sığır ve domuz gibi hayvanların beslenip evcilleştirildiği ; 
buğday,arpa,bakla,keten ve kenevir gibi bitkileri yetiştirildikleri devrin belirgin bir özelliğidir.
Hititler Dönemi (M.Ö. 1650 - 1340)
Orta Anadolu’da M.Ö.XIX.XII. yy.lar arasında yaşamış ve büyük bir imparatorluk kurmuş eski halk Hititler Anadolu ve Mezopotamya arasında Akad çağından (M.Ö.2350- 2150 ) beri işleyen ve Asur kolonileri çağında da son derece işlek bir duruma gelen karayollarını kullandılar. Bu karayolları “ Hattuşaş Boğazköy “,Kaniş (Kültepe-Kayseri ) ,Tegarama (Gürün) Darende Melit (Malatya ) ,Samusat (Samsat ) üzerinden Urşu (Urfa)’ya bağlayanlarıdır.
Urfa ’da yollar ikiye ayrıldı.Birinci yol Kargamış (Cerablus) ve Helpa (Halep )’ya diğerlerinin Nisibis (Nusaybin) üzerinden Asur ve Babil’e gittiği yol. İkinci yol Anadolu’yu K.Suriye’ye bağlayan yolda KİZZUWATMA ( Çukurova )’dan Gülek Boğazından Halep ve Kardeş’e bağlayan yoldur. İlçemizden de yukarıda açıklandığı ticaret yollarının geçtiği bilinmektedir.Hitit Döneminde “Baharat Yolu “ olarak bilinen ancak tarihin her devrinde yararlanılan bu yol Helpa (Halep) ,Mardin ,Urşu, (Urfa) üzerinden Samusat’a (Samsat)
 ,Besni-döşeme Belören-Ulu yol,Çelik- Balkar-Karaçalılık (Gölbaşı ) Elbistan Caddesi –Hacıkızı Boğazı -Yol bağı –Altınlı Köprü-Yıkıcak –Sırıklı –Cankurtaran Hanı Elbistan’na kavuşur.Ayrıca tarihte göç yolu olarak da adlandırılan Pazarcık üzerinden Elbistan’a geçerken; Uzun Geliç (Sakar kaya ötesi) Saray (Bozlar ) Büyük Cerit, Alacık –Ayran Pınarı –Kızıl Geçit (Göynük kalesi) –Tatar deresi Mığlı Evren- Elbistan yolunu takip ederdi. Bu Ticaret yolunun can damarı Altınlı Köprü’dür.Köprünün Yapı Taşları iri ana kemer,yüksek ve sağlam arazi,yalçın ,su sert ve haşin ,sırt geniş ama umut taşıyan bu köprü genel görünüşü ile zarif bir sanat eseridir.
 Yapılış Tarihi kesin olarak bilinmemektedir.Kralın kızı tarafından yapıldığı rivayet edilmektedir.Yıkılma durumunda,eşdeğer köprüyü inşa edecek altın civarında gömülü bulundurduğu söylenmektedir.İsmini bu gömülü altından aldığı iddia edilmektedir.Köprü büyük bir kemeri ve kademeli olarak küçülen üç kemeri daha vardır.Köprü taşları harç kullanılmadan sıkıştırma (Cendere) stiliyle yapılmıştır. Ana kemer temelde on dört taş,yukarıya çıkıldıkça kademeli daralma yapılarak dokuz taştan yapılmıştır.Kemerin batı kısmında 63, doğu tarafında 70 sıra taş vardır. İkinci kemerde,tabanda dokuz sıra taş ve toplam otuz üç taş vardır. Üçüncü kemerde on sıra taş ve toplam yirmi altı,dördüncü kemerde ise dokuz sıra taş ve on dokuz sıra taş 
kullanılmıştır.Köprünün önden yüksekliği 20 metreye yakındır.Ana kemer,azgın suya karşı korumak için,koni şeklinde kemerin her iki tarafına destek yapılmıştır. Köprü ,Harmanlı Kasabası Göksu üzerinde yapılmış olan “ Paşa Köprüsü”, Yaylacık (Köristan ) Köyüne doğuda 6 km.mesafede yine Göksu Irmağı üzerine yapılan “ Vicne Köprüsü “ ile yaşıttır.Köprü Kanaatimizce Selefkiller zamanında yapılmıştır. FRİGLER ( M.Ö.1180-676 ) , HURİLER ( M.Ö. 1340-1000 ),KUMMUH ( M.Ö. 1000 -708 ) BABİLLER –URARTULAR, ASURLULAR ,MED’LER ve PERSLERİN ( M.Ö. 708.3333) Hakimiyetinde yaşarlar.
 Büyük İskender GRANİKOS ve İssos savaşlarında Persleri bozguna uğratıp, GAVGAMELA Savaşında da yenince,bu toprakların hakimi olur.Büyük İskender’in ölümünden sonra bölge Selefkiler’in ( M.Ö.305-69) eline geçer Daha sonra Bölgeye Parthlar ( Kommagane ) Krallığı hakim olur.
Roma İmparatorluğu
Kommagene Krallığına son verdikten sonra bölgeye çok sayıda askeri birlikleri yerleştirirler.Bu dönemde SAMUSAT ’a (Samsat) büyük bir askeri garnizon durumuna getirilir. Bölge daha sonra SASNİLER’in hakimiyetine geçer. Hz.Ömer Döneminde İslam Orduları YERMÜK Savaşından sonra Maraş’a kadar ilerler.Bu akımlar EMEVİLER döneminde de devam eder.Bizanslılar ile çetin savaşlar olur.
Abbasiler Dönemi
Harun Reşit zamanında Anadolu’ya bir çok akınlar yapıldı.Bizanslarla savaşlar ve barışlar yapıldı. Daha önce imparator İren zamanında Abbasilere vergi verirken imparator Nikofor vergi vermeyi kabul etmeyince Harun Reşit Anadolu’ya girdi. Bizanslıları yendi.(Konya Ereğlisinde) Vergi vermeyi tekrar kabul etti. Bölge tamamen müslümanların egemenliğine girdi. “Abbasiler 758 yılında Ebu Cafer Mansur zamanında Emevileri yenerek Adıyaman Bölgesine egemen olurlar. Bizanslılar (839) ‘da Besni’yi ele geçirir.Halife Harun Reşit Abdül Melik Komutasında bir ordu göndererek Besni’yi tekrar ele geçirir.Besni’deki büyük Kiliseyi yıkarak taşlarını Kadetha Kentinin yapımında kullanmış , 
IX.YY.başlarında Besni Amin taraftarlarınca Mamun’a karşı bir mukavemat merkezi haline getirilir.X.Y. Y. İse yöredeki egemenlik HALEP HAMDANİ’LERE GEÇER.Ancak daha sonra yöreye yeniden Bizanslılar hakim olur.
Moğollar - Memlükler
Anadolu Selçuklu Devletinin Köse dağ savaşında (1243) Moğollara yenilmesi ile yörede Selçuklu hakimiyeti bozuldu. Moğol hükümdarı Hülagu’nun Bağdat seferinden sonra Mengü Kağan’dan gelen yanlış üzerine Anadolu iki Selçuklu hükümdar ailesi kardeş arasında taksim edildi.. 
Selçuklu Devletinin bütünlüğünü gören Kilikya (çukurova) Ermenileri fırsattan istifade sınırda Türkler elinde bulunan yerleri ele geçirmek için harekete geçtiler.Hülagunun Suriye seferine katılan Ermeni Prensi Hetum Maraş ’ı işgal ettiği gibi güneyde Moğolların eline geçen Ranson ,Merziban,Raban,Derbisak,Besni şehir ve kaleleri sefere katılmalarına karşılık Ermenilere teslim edildi.Kurtuluş Savaşında büyük bölümü Halep’e göç eden Ermeniler daha sonra
Selçuklular - Artuklular - Zengiler - Eyyübiler Dönemi
Selçuklu komutanlarından Gümüş Tekin 1066 yılında Hısn_ı Mansur (Adıyaman) ve yöresini ele geçirir.Bir süre sonra iç karışıklıklar sebebiyle geri çekilir.1071 Malazgirt. Muhaberesini müteakip 1082 yılında Hısn-ı Mansur (Adıyaman) alınır.Kutalmış oğlu Süleyman Şahin komutanlarından Emir Buldacı Maraş Elbistan – Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Behesni –Kahta kaleleri feth edilir.Behesni (Besni) Maraş beyliğine ,Hısn-ı Mansur (Adıyaman) da merkezi Harput olan Dersim beyliğine bağlanır. Haçlıların gelişiyle Türklerin elinden çıkan Maraş ve Elbistan havalisi 1098 yılında Bizansa teslim edildi.
Bu tarihten itibaren ermeni asıllı Bizans valileri idaresinde Maraş’a yerleşen Ermeniler bir süre sonra Rum kale ve Hısn-ı Mansur şehirlerini de ele geçirdiler.
Dulkadir Beyliği
Dulkadir Beyliği 1337 –1522 yılları arasında iki asra yakın hüküm süren ve Osmanlı Devleti tarafından ortadan kaldırılan, Anadolu Beyliklerinin sonuncusudur.Maraş ve Elbistan Yöresinde kurulan beylik,Osmanlı- Akkoyunlu ve daha sonra Safevi Devletleri arasındaki rekabeti dengeleyerek XVI Y.Y. başlarına gelindiğinde sınırlarını Harput’tan Bozok (Yozgat)’a Sivas’ın Güneyinden Gemerek ve Güründen Antakya’da Hassa’ya kadar genişletmiş bulunuyor .Maraş başta olmak üzere Gazi Antep,Adıyaman , 
Malatya ,Kayseri,Kırşehir ve Kadirli (Kars ) şehirlerini içine alıyordu. Memluklulara karşı uzun zaman mücadele eden Dulkadir Beyliği Beyi Nasrettin Mehmet Bey 1417 yılında Güldalı’da ve Sultan Hanında baskına uğradı.Güçlükle kurtuldu. Memluk kuvvetlerinin bir kısmı da Harput ve Besni’yi kuşatmıştı.Harput Kalesini uzun süre müdafaa eden Dul Kadirler burada da teslim oldular.Ancak Besni’yi savunan Nasrettin Mehmet Beyin yeğeni Tuğrak akibetinden korkarak teslime yanaşmıyordu.Darende’ye bir Memluk Valisi tayin ederek,Elbitan’a dönmüş olan Sultan Şeyh Besni’ye hareket etti.Nihayet yaşamı garanti edilen Tuğrak ‘da 
Besni’yi kuşatan Şam Valisi Akbay’a teslim oldu.Adıyaman’a doğru yaklaşmakta olan Memluk hükümdarının yanına gönderildi.Sultan Şeyh tarafından ilgi ile karşılanan Tuğrak’a bir hil’at verildi.Fakat Besni’nin idaresi Gümüşboğa Rükni adında bir Memluk kumandanına teslim edildi. (10 Ağustos 1417)
Timur İmparatorluğu
Babası Çağatayların en önemli kolu olan Barulas (Barlas)Aşireti reislerindendi.Ataları bakımından Çingiz Han’ın sülalesi ile birleşmektedir.Şeyhaniler Devleti tarafından xvı .yy.başında Timurlular devletine sonverildi (1506). Timur ve sülalesinin idaresi altındaki devletin sınırları batıda Bursa ve İzmir’e Güney dogu’da Delhi ‘ye ve kuzeyde İştişnahrine kadar uzanırdı. Timur Dulkadirli Türkmenlerine karşı girişilen başarılı hareketten sonra Malatya’ya yönelme kararı almıştı.Malatya Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı sınırlarına katılmıştı.Elbistan’da Malatya yönetimine gönderilen haberci ile emirlerine uyulması istenir.ancak elçi Osmanlı bölge hakimi tarafından tutuklanması üzerine Timur Malatya üzerine hareket eder.
Çevrede geniş çapta bir sindirme harekatı başlar.Cihan Şah ile birliktebu işte görevlendirilir.Kahta kalesine kadar tüm bölge üzerine hakimiyet kurulur.Ordu bol ganimetlerle Malatya’ daki ordugaha döner.Malatya’nın alınmasından sonra Memluklu sultanlığı ile hudut komşusu olan Timur’un Suriye’ye yürüme kararı verdiği zaman emirlerinden tepkiler gelir.Daha önceki beyanlarına rağmen Suriye seferi bir paravan seferdir. Esas hedef Anadolu’ unun ele geçirilmesidir.Timur’un Suriye içlerine yönelik askeri yürüyüşünün ilk durağı BEHİSNİ olmuştur.
Şahruh kumandasında gönderilen öncü kuvvetler şehrin kalesini şiddetle kuşatmaya başlamışlardır.Son derece sağlam bir kaleye sahip olan BEHİSNİ geçici bir süre direnebilmişse de sonunda teslim olmuştur.Şehrin ileri gelenlerini Şahruh’a yaptıkları ricalar sonucu Timur kale komutanı cezalandırmaz.Ancak şehir adına hutbe okunarak para bastırılması kabul ederek egemenliği altına girer.Buna karşılık Arap kaynakları ise Timur’un şehri bir ay kadar süreyle yağma edip,yakıp yıktığını ancak kaleyi alamadığını iddia etmektedirler.Nitekim aynı kaynaklara göre Timur buna rağmen BEHİSNİ’ deki kalışını uzatmamış Halep’e doğru yürüyüşüne devam etmiştir.Aslında burada bir ay kalışına Halep’ten gelecek haberleri beklemesine bağlayan bu kaynaklara Timur Halep Şehrinin ileri gelenleri ve büyüklerinin yanına gelerek bağlılıklarını bildireceklerini sanmaktaydı.Öte yandan BEHİSNİ ’nin işgali ve çevresinin kontrol altına alınmasıyla Memluklu Sultanlığı Hakimiyeti sahasına fiilen girilmiş oluyordu.Buradan beklediği haberi alamayan Timur Antep ‘ e yöneldi. 
Arap Tarihçi Ayni. Suriye Seferinin sonucu ile ilgili olarak “ Timur hiçbir şekilde Suriye’de kendi yönetimini birleştirmek istemediği sadece yürü,işgal et,yağmala ve yık prensibine bağlı kaldığı gerçeğidir. Nitekim Timur’un Suriye’den çekilmesinden hemen sonra Kahire’nin buradaki eski idari düzeni yerleştirmesi de bu görüşü desteklemektedir. Birincisi harap edilen şehirler ki bunlar Malatya,Elbistan,Zibart , Kahta,Hısn-ı Mansur, Behisni,Rum Kalesi,Antep,Tell Başir,Kilis. İkincisi ise eşyaları alınıp halkına bir türlü sıkıntı çektirilen yerler .Üçüncü grupta ise halkı tarafından terk edilen şehirlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu
Behisni (Besni) ve çevresi ilk kez Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında adına Timur Taş ‘la Osmanlı egemenliğine girdi.(1384) Timur’un Anadolu’ya girmesi Malatya’yı fethinden sonra yöre,Timur hakimiyetine ve daha sonra Dulkadir beyliğinin egemenliğine girer. Yavuz Sultan Selim’in 1515 yılında Dulkadiroğlu Beyliğine son vermesinden sonra Adıyaman,Maraş(Zulkadriye eyaleti) sımırları içinde yer alır.İlk yıllarda (l519 –1530)Gerger- Kahta,Behisni (Besni) Hısn-ı Mansur (Adıyaman) Samsat 1531 yılına kadar başına bir sancak oluşturur.Samsat sancak 
merkezidir.1531 yılından sonra Hısn-ı Mansur Elbistan Sancağını diğerleri de (Besni,Gerger,Kahta) Malatya Sancağı'na bağlanır.
Cumhuriyet Dönemi
İlçemiz Cumhuriyet döneminde Besni İlçesine bağlı " KARAÇALIK " olarak anılan mevkiinde bir köydür. 01-04-1958 Yılında İlçe oldu.Besni’den ayrılarak Adıyaman İline bağlandı.Yerleşim alanının genişliği ,coğrafi konumu halkın kültürel ve ekonomik yapısı İlçenin hızla gelişmesine etken olmaktadır.
GÖLBAŞI İLÇE COĞRAFYA
C O Ğ R A F Y A
Gölbaşı ilçesi, coğrafi ve sosyal bakımdan Adıyaman ilinin en şirin ilçelerinden biridir. Çok genç bir maziye sahip olan Gölbaşı’ndaki bu hızlı gelişme , ilçenin konumundan, sosyal ve stratejik yapısından kaynaklanan bir olgudur. Doğu’nun Batı’ya açılan penceresi durumundaki konumu, ilçenin çok hızlı bir biçimde gelişmesine sebep olmuştur. İlçe merkezinden, hem Devlet Kara Yolu ve hem de Devlet Demir Yolunun geçmesi bu hızlı gelişmede en büyük etkenlerden biridir.
Bu gün Gölbaşı İlçesinin genel durumuna baktığımızda Adıyaman’ın Batısında yer alır.Yüz ölçümü 784 kilometre karedir.Kuzeyinde Malatya, Doğusunda Besni ve Tut İlçeleri, Güneyinde Gaziantep, Batısında Kahramanmaraş İli ile çevrilidir.Deniz seviyesinden yüksekliği 862 metredir.
1958 yılında ,700 nüfusu ile İlçe olan Gölbaşı hızla gelişerek bugün merkez nüfusu
– son nüfus sayımında - 28656’ ya ulaşmıştır. Yapılan araştırmalarda merkezdeki bu nüfusun, bu gün 40 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.
Gölbaşı İlçesi Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi’ni, Akdeniz’e bağlayan Devlet Karayolu ile Devlet Demiryollarının geçtiği bir güzergâhta kurulduğundan, Malatya – Adıyaman - Gaziantep ve Kahramanmaraş İllerinin birbirine bağlayan bir kavşak konumundadır. Adıyaman Havaalanı’na 90, G.Antep Havaalanı’na 140 km. uzaklıktadır. Bu yönüyle doğunun, batıya açılan penceresidir. Staplizesi tamamlanan Kapıdere Yolu açıldığında, Şanlıurfa ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Ankara’ya 183 km. daha yakın olacaktır.
Gölbaşı, 1958 yılında İlçe olmasına rağmen, çok hızlı bir nüfus artışı ve gelişme göstererek, Adıyaman İlinin en büyük İlçelerinden birisi olmuştur.30 Köyü, 3 Beldesi ile toplam nüfusu 52988 olan Gölbaşı’nın, şu anki toplam nüfusunun ise 70 bin civarında olduğu sanılmaktadır. Adını biri ilçe merkezinde, ikisi çevre köylerde bulunan toplam 3 gölden almaktadır.
İlçe Merkezinde bulunan göl çevresinde turizme yönelik tesisler , geniş ormanlık ve yeşil alan ile İlçe kenarından geçen Göksu Çayı bu cazibeyi artırmaktadır. Bu yönüyle de bölgenin mesire alanı durumundadır.Zaten GAP İdaresi de İlçeyi “ GAP Mesire Alanı “ ilan etmiştir. GAP Projesinin bir parçası olan ve ilçenin kuzeyine kurulması plânlanan “Çataltepe Barajı”nın etüt çalışmaları devam etmektedir.
Göksu Çayı’ndan pompalanarak Göle akıtılan su, Gaziantep’e içme suyu olarak da verildiğinden, göller arasında 40 metre genişliğinde kanallar açılarak, 50 km.yi bulan bir su yolu İlçeye ayrı bir güzellik katmaktadır.
Gölbaşı, coğrafi sınırların uzandığı bölümler olarak Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nin kesiştiği noktada yer almaktadır. İknici paragrafta zikredilen konumlandırmanın daha da ayrıntısına inersek : Gölbaşı’nın Doğusunda: Besni – Tut; Batısında: Kahramanmaraş, Çağlayancerit ,Pazarcık ; Kuzeyinde: Gaziantep ; Güney Batısında: Kahramanmaraş İli,Elbistan İlçesi; Güney Doğusunda: Malatya İli ile Doğanşehir İlçesi bulunmaktadır. Gölbaşı, kuzeydoğu, güneybatı istikametinde bulunan Güneydoğu Toroslar’ın uzantıları arasında yer alan vadide kurulmuştur. Gölbaşı Vadisi’nin, yeri ve sınırlarını ana hatlarıyla şöyle çizebiliriz : Gölbaşı Vadisi , Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin Kuzey ucu ile Doğu Anadolu Bölgesi’nin güney ucunun kesiştiği yerde bulunur.
Vadinin Kuzey ve Güney etrafı 2300 metreye ulaşan, Güneydoğu Toroslar’ın uzantıları ile çevrilmiştir. Vadinin uzun ekseni 40-50 km. arasındadır. Eni, en geniş yerinde 10-15 km.’ye ulaşmaktadır. Vadi tabanı ise, denizden 862 km. yüksekliktedir.
Sosyal, kültürel ve coğrafi avantajları yüzünden sürekli çevre il, ilçe ve köylerden göç alan Gölbaşı, yoğun bir nüfus artışı sergilemektedir. Halkın geçim kaynağı, tarım ve yurt dışı işçiliğine dayalıdır. İlçede G.Antep fıstığı ve bağcılık en önemli tarım ürünleridir.Bunun yanı sıra buğday, mısır, mercimek, nohut, soğan, sarımsak, domates, biber, patlıcan da önemli tarım ürünleri arasında yer alır.
İlçe, son yıllarda sanayi alanında da büyük bir ilerleme kaydetmektedir. Un, yem ve metal fabrikalarının yanı sıra, üç tekstil tesisi ve bir de süt ürünleri değerlendirme tesisi mevcuttur. Bunun yanı sıra ilçede bulunun Soykan Kömür İşletmeleri, 30 yıla yakındır, ilçenin Harmanlı beldesi’nden kömür çıkarıp bunu ülkenin değişik yerlerinde pazarlamaktadır.

Adıyaman ilinin, merkez ilçe de dahil olmak üzere, eğitim alanında daima il birinciliğini elinde bulunduran Gölbaşı’nda; 1 Meslek Yüksek Okulu, 1 Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezi, 1 Düz Lise, 1 Anadolu Lisesi, 1 İmam – Hatip Lisesi, 1 Yatılı Bölge İlköğretim Okulu, 8 İlköğretim Okulu, 1 Kreş, 1 Etüt Eğitim Merkezi, 4 Üniversiteye Hazırlık Dershanesi ve 3 Özel öğrenci Yurduyla eğitim – öğretim hizmetlerini sürdürmektedir. Bu yönüyle de çevrenin ilgisini çekmekte ve okullara ilçe merkezi dışından da yoğun talepler gelmektedir.
Çok değişik kültürlerin mozaiği konumundaki ilçede, sosyal aktiviteler ve her türlü sosyal ve kültürel faaliyetler yürütülmektedir.Geleneksel hâle gelen Kuru Peygamber Üzümü Festivali, ülkenin ünlü şairlerinin katılımıyla Şiir Şöleni, Tiyatro ve sportif faaliyetler ilçeyi sosyal ve kültürel anlamda da cazip bir yer hâline getirmiştir.

Biri ilçe merkezinde, diğer ikisi de ilçenin köylerinde bulunan göller, birbirine bağlıdırlar. İlçenin güzelliğinde büyük bir etken olan göller, iyi değerlendirilip, tanıtımının yapılmasıyla, ilçe turizmini de canlandıracaktır. Zira, Nemrut Dağı’nı ziyaret amacıyla gelen yerli ve yabancı turistler mutlaka ilçeden geçmek durumundadırlar.
Dört mevsimin de tüm canlılığıyla yaşandığı Gölbaşı, geleceğin ümit vadeden ilçelerinin başında yer almaktadır.

GÖLBAŞI’NIN JEOLOJİK YAPISI
1- Genel Jeoloji : Gölbaşı İlçesinin üzerinde bulunduğu göl kıyısı ve vadisi, Kuzey ve Güneydoğu Torosların uzantılarıdır. Kuzeyinde Öksüz Dağı, Sırıklı Dağı, Meydan Dağı ve Doruk Dağı adlarıyla bilinen dağlar ,Dış Toroslar ’ın uzantılarıdır. Bu dağlar, üçüncü zamanda oluşmuş dağlardır.İlçenin üzerinde bulunduğu dar vadi,kısmen yine üçüncü zamanda tarlalardan oluşmuş birikinti düzlüklerdir.İlçenin diğer kısımları, küçük dağlar ve engebeli arazilerle kaplı % 20 ‘ si ise düzlük ve ovalıktır. İlçenin bulunduğu vadi, morfolojik olarak tek parça olup muhtemelen eski bir göl yatağıdır.

Çünkü göller, büyük oranda birikinti göllerdir.
2- Jeolojik Formasyonlar ( Seriler ) : a) Paleozoik( Birinci Zaman ) Gölbaşı’nın Jeolojik Yapısı , Birinci zamanın paleozoik devri ile üçüncü zamanın Tersiyer Devrine rastlar . Dar bir Göl Havzası olan Gölbaşı, Tersiyer Devrinde değişikliğe uğramış olup ,zamanla şimdiki halini almıştır. 3- Tersiyer ( Üçüncü Zaman )Genellikle “ Marn” lardan meydana gelmiştir.Daha ziyade kumlu yataklarla killerden müteşekkildir.Çoğunlukla vadiye hakim ana marn ,şist , kalker,kırmızı,kahverengi Kongromeralardan meydana gelmiştir.
GÖLBAŞI İLÇE YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ
YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

DAĞLAR
İlçenin Kuzeydoğu,Kuzeybatı istikametinde Güneydoğu Torosların bir parçası olan sıra dağlar uzanır. Bunlar sırasıyla Öksüz Dağı ,Sırıklı Dağı, Meydan Dağı Boruk Dağı’dır.Bunların içerisinde en yüksek tepe Boruk Dağı’dır. Yüksekliği 2320 metreye ulaşır.
OVALAR

Gölbaşı İlçesi, genel olarak dağlık ve tepelik alanlardan oluşur. İlçe Merkezi, kısmen ova sayılabilecek Gölbaşı Gölü çevresinde kurulmuştur.Göl çevresinde kalan az bir kısmı ise tarım alanı olarak kullanılmaktadır.Kısmen Azaplı ve İnekli Gölü’nün Güney Kısımları ovalıktır.Bunlar: kuzeyde İnekli Ovası,güneyde Balkar Ovası’dır.Toprak itibari ile kum,kil ve organik maddelerden oluşur.Gölbaşı Gölü’nün Kuzey Doğusu alüvyon sahasıdır,ince taneli malzemeden ibarettir.Gölbaşı Gölü ve Azaplı Gölü alüvyon sahasında büyük bir bataklık meydana gelmiştir.Üzeri sazlık ve kamışlıklarla kaplıdır.

PLATOLAR
Gölbaşı İlçesinin, kuzey ve güneyini çevreleyen Güneydoğu Torosların üzerinde yer alan platolar, oldukça zengin bir görünüm arz etmektedir.Özellikle, Savran Yaylası ve Sırıklı Yaylası Platoları bunlara örnek gösterilebilir.
AKARSULAR

İlçenin tek akarsuyu Göksu Çayı’dır.Kahramanmaraş İli Nurhak İlçesi ‘nin güneyinden doğan ve doğu istikametinde kar suları ile beslenerek akan Göksu Çayı, İlçenin kuzey doğusunda Maltepe Köyü yakınlarında kavis yaparak tekrar doğuya yönelir.Gölbaşı-Malatya sınırında Erkenek Çayı ile birleşerek tekrar Güneye yönelir ve aşağıda Fırat’a karışır.Göksu ve Erkenek Çayı’nın çevresi İlçenin aynı zamanda en önemli piknik ve mesire yerleridir.Gölbaşı İlçesi, yer altı suları bakımından çok zengin su kaynaklarına sahiptir. 

Ayrıca Göksu Çayı’nın suyu yazın azalıp, kışın çoğalmaktadır.Üzerinde DSİ tarafından Çataltepe Köyü civarında Çataltepe Barajı’nın etüt çalışmaları devam etmektedir.
GÖLBAŞI İLÇE İKLİM
İKLİM

1- Basınç Durumu 2- Sıcaklık Durumu3- Meteorolojik Günler4- Yağışlar5- Göller a) İKLİM : Gölbaşı etrafı değişik yüksekliklerle çevrili olması nedeniyle, merkez çukur bir vadide kalmaktadır.Etrafındaki Dağların ortalama yüksekliği 1000-1700 metredir.Kuzey ve Güneyinde Toroslar’ın bulunması hava kütlelerinin hareketine bir ölçüde etkili olmaktadır. Yaz mevsiminde ,kuzeydeki dağlık alan bu durumu engeller. 

Güneydeki sıcak havanın gelmesini de güneydeki dağlık alan engeller.Kışın ise, genellikle soğuk havanın meydana getirdiği yüksek basınç hakim olur.Sonbahar ve kış aylarında genel olarak Basra Körfezi’nde meydana gelen termal alçak basıncın tesirine girer. Sonuçta, suptropikal iklimin kış mevsimindeki ılıklığı yerine soğuk ve yağış düşüklüğü hakim olur.Vadilerde,zirvelere göre sıcaklık değişimleri daha fazladır.Dağların kuzey yamaçları, güneyden daha çok soğuk olur.Bu durumda bitki dağılışını yerleşme ve tarımsal faaliyetleri etkiler.

 b- İklimin Genel Karekteri : İklimi etkileyen hava kütleleri ,yükselti , karasallık Gölbaşı İlçesinde Kara ikliminin oluşumuna neden olur.Hatay-Kahramanmaraş Çöküntü Hendeğinden 500-700 metre eşikliklerle ayrılan batı kenarında, yükseltinin de az olması sebebiyle, az da olsa Akdeniz İkliminin yüksek alanlarda görülen tipi hakimdir. c) İklim Elemanları 1- Sıcaklık: Gölbaşında en soğuk ay genellikle ocak ayıdır.Ortalama sıcaklık derecesi 1-5 derece ile , 2-8 derece arasında değişir.En sıcak ay ise Temmuzdur.Ortalama sıcaklık 28 –32 derece dolayındadır.d) Basınç ve Rüzgarlar Gölbaşı genel olarak Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni etkileyen ,Basınç sistemlerinin yani yazın Basra alçak Basınç Merkezinin, kışın ise 

Sibirya yüksek basınç sisteminin etkisi altına girer.e) Nem ve Yağış : Gölbaşı İlçesinde yıllık nisbi nem ortalama % 50’ dir.Yılın yaz ayları Mayıs ve Eylülaylarında yapılan ölçümlerde yıllık ortalamanın altına düşer.Ekimden, Mayıs başlarına kadar nisbi nem dereceleri yıllık ortalamanın üzerine çıkmaktadır.Gölbaşı ve çevresinin nisbi nemine Gölbaşı,Azaplı ve İnekli Gölleri olumlu yönde etki eden etkenlerdir.Ortalama yıllık yağışın, mevsimlere dağılışı en çok kış aylarında % 47.8 ; ilkbaharda 30.5 -18.6; yaz aylarında ise 3.1 nisbetinde yağış düşer.

GÖLBAŞI GÖLÜ
Kuzeydoğu ve Güneybatı yönündeki çöküntü hendeğinin yüksekliği 863 metredir.Oluşum bakımından kartik tektonik Göller grubuna dahil edilir.Suyu tatlı ,fakat elverişli değildir.Gölün uzanışı,doğu-batı yönlü olup, güneyinde bir maiktaro ovalık alan ,devam ettikten sonra da platoluk alan görülür..Bazı yerlerde alüvyol saha yer alır.Göl, yağmur,kar ve küçük dereciklerle beslenir.Batı istikametinde kanalla Azaplı gölüne bağlanır.
AZAPLI GÖLÜ

Gölbaşı Gölü’nün bir kanalla bağlandığı Azaplı Gölü, 3 km kare alanlı ,deniz seviyesinden 840 metre yüksekliği olan, kıyıları girintili-çıkıntılı olmayıp,etrafı sazlık ve kamışlıklarla kaplıdır.Suları tatlı fakat içmeye elverişli değildir. Oluşumu karstik bir yapıya sahiptir.. Sazan ve yayın balığı yetiştirmek için müsaittir.Yılda ,yaklaşık 20 ton sazan ve 25-30 ton yayın balığı elde edilir.Tarım için sulamadan faydalanılır.

İNEKLİ (YEŞİLOVA) GÖLÜ
Gölbaşı’nın en batısındaki göldür.1.09 km kare ve denizden yüksekliği 820 metredir. Etrafı sazlık ve kamışlıktır.Suyu tatlı, ama içmeye elverişli değildir. . Göller,akarsu ve derelerle beslenir.En yüksek seviyelerine kış ayları ile mart ve nisan da ulaşılır. En düşük seviyeye ise yaz aylarında ve Eylül ayında düşer. Gölbaşı,Azaplı ve İnekli gölleri D.S.İ.tarafından kanallarla birleştirilmiştir.

GÖLBAŞI İLÇE EKONOMİ
EKONOMİK DURUMU
Soykan Kömür İşletmesi
Soykan Kömür İşletmesi Harmanlı kasabasının Akyer mevkiindedir. Kömür sahası Harmanlı Bucağı ile Ozan köyü arasında yer almaktadır.Linyit sahasının deniz seviyesinden yüksekliği 900-1000 metre arasında değişmektedir. Saha civarındaki önemli dereler Ağdere ve Ali Kayası deresidir. Kömür işletmesinin İlçemize olan uzaklığı 10 km. olup,bu yolun 8 km.si stabilize yoldur. Sahada görünür ,muhtemel toplam 60 milyon ton rezerv bulunmaktadır.Saha 1978 yılında Soykan Grubu ‘na devredilmiştir.Üretim,ortalama yılda 400.000 tondur.Üretimin ¾ ‘ ü sanayi tesislerinde, ¼’ ü ısınmada kullanılmaktadır. 

Sahanın ortalama % 50 alt kısım diğeri ise 1500 Kcal/kğ. Civarındadır. Halen sahada 100 mw kurulu gücünde bir termik santral fizibilitesi ile,sanayi ve ısınmaya verilecek kömür evsafının iyileştirilmesi gayesi ile bir “ Kurutma tesisi “ fizibilitesi yapılmaktadır. Adıyaman ili çevresinde ısınma amaçlı olarak ,Soykan linyiti yılda 50-100 bin ton olarak harcanmaktadır. İlçemiz ekonomisine katkısı olup,şu an 49 kişi çalışmaktadır. Havzanın tümü için analiz değerleri hesaplanmış ve aşağıdaki ortalama değerler bulunmuştur.

Un Fabrikası (Anonim Ortaklık)
İlçeye olan uzaklığı 1 km.kadardır. Fabrika 110 ton kapasiteli olu, şu an % 50 kapasite ile çalışmaktadır. Fabrikada işlenen buğday, Adıyaman- Adana ve Kayseri’den temin edilmektedir.Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde çıkarılan unların pazarlaması yapılıyor.Fabrika pazarlamadan dolayı eksik kapasite ile çalışıyor.Kepekli ve kepeksiz un çıkarılmaktadır.Un üretimi yapılırken en az üç çeşit buğdaydan çıkarılan unları, ekmek yapımında kullanılmaktadır.Artık maddeler yem fabrikalarına pazarlanarak,yem yapımında kullanılıyor.

Civkur (Gıda Sanayi Ticaret ve Pazarlama A.Ş.)
Şirket İlçemize bağlı Kösüklü köyü sınırları dahilinde olup,iki ayrı kopleksten oluşmaktadır. İlçeye olan uzaklığı 16.km.dir. Bölgenin iklim şartlarının uygun oluşu ve hastalıklardan ari olması, tesisin bu bölgede kurulmasında en önemli sebep olmuştur. Temeli 1992 yılında atılan tesis ,1994 yılında üretime geçmiş 1996 yılından itibaren tam kapasite ile faaliyetini sürdürmektedir. Damızlık çiftlik tesisleri 70.000 m2 arsa üzerine ve kuluçka binası 14.000 m2 üzerine kurulmuştur.İlçemiz ekonomisine katkısı olan Civkur’da halen 55 personel çalışmakta olup,43 tanesi lojmanlardan faydalanmaktadır.

 Kümeslerde yılda 6.000.000 adet damızlık yumurta üretilmekte , Kuluçkahanedeki makinelere basılan bu yumurtalardan elde edilen etlik civcivler değişik bölgelerde bulunan entegre tesislerine ulaştırılmaktadır.
Bankalar
Ziraat Bankası
İş Bankası
Diğer
Yapı Kooperatifleri
Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kredi Kooperatifi ( 3 adet )
Motorlu taşıyıcılar kooperatifi (3 adet)
Şoförler odası
GÖLBAŞI İLÇE TARIM
TARIM

Arazi Kullanım Durumu;
İlçemiz, 30 köy,3 belde ve toplam 78.400 hektar araziye sahiptir. Bu arazi varlığımızın 2007 yılı DGD&ÇKS kayıtlarına göre 198.356,014 (% 26,8) dekarını tarım alanı oluşturmaktadır. Bunun % 44,1’ı Tarla bitkileri (87.599,753 Da), %38,93 meyvecilik (77.233,441), %13,5 Yem bitkileri (26.863,94),% 1 Sebzecilik ve % 1 Yağlık Bitki ekimi yapılmaktadır.Bu alanların yaklaşık 16.000 (% 8) dekarı fiilen sulanmakta olup 182.356 (%91,9) alanda da kuru tarım yapılmaktadır.

Genel hatları ile belirtilen tarımsal yapı içerisinde bağcılık ,. Trabzon hurması yetiştiriciliği, antepfıstığı yetiştiriciliği , Çilek yetiştiriciliği, Sertifikalı buğday çeşitleri deneme ve demonstrasyonlar ve bu konularda yapılan çalışmalar özetlemekte fayda vardır .
Tarla Ürünleri;
Toplam tarım alanlarının % 60’sini oluşturan tarla ürünleri içerisinde alan olarak ilk sırayı Buğday almakta olup, bunu aşağıdaki ürünler izlemektedir.
TARLA ÜRÜNLERİ EKİLİŞ MİKTARLARI
ÜRÜN ADI
ALANI (Da)
Buğday
46.467,987
Arpa
20.241,607
Fiğ
25.791,459
Nohut
4.008,489
Kavaklık
2.585,115
Mısır dane
685,757
Mısır(Slaj)
474,541
Mercimek
428,819
Burçak
295,013
susam
281,506

GÖLBAŞI İLÇE MEYVECİLİK
MEYVECİLİK;
İlçemizin tarımsal yapısı içerinde meyvecilik önemli bir yer tutmaktadır. Bağcılık , Antepfıstığı , Kayısı, Elma,Kiraz,Ceviz,Trabzon Hurması yetiştiriciliği önemli faaliyet dallarındandır. Tarımsal işletmelerde arazi varlığının düşük miktarlarda ve ortalama işletme genişliğinin küçük olması çiftçiyi diğer tarımsal faaliyet alanlarına göre daha karlı bir faaliyet olan meyveciliğe yönlendirmektedir.
Türkiye genelinde meyve üretimi yapılan alanlar tarım alanlarının %5 ‘ini oluşturmaktadır.İlçemizde ise bu oran %38,93 ‘dir.Meyvecilik yetiştirilmesinde ilçemizin uygun iklim koşuluna sahip olması ve çiftçilerimizin meyveciliğe daha çok önem vermesi nedeniyle Kaymakamlık ve İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından çeşitli meyve fidanı ve yetiştiriciliği projeleri ile sistem projeleri yapılmaktadır.Bu projeler ilçemiz meyve yetiştiriciliğine büyük katkı sağlayacaktır.
Başlıca Meyve üretim tablosu aşağıya çıkartılmıştır

ÜRÜNLER
ALAN(Da.)
Antep Fıstığı(Kırmızı Kabuklu)
34.835,641
Üzüm Kurutmalık(Çekirdekli)
22.845,291
Üzüm sofralık (Çekirdekli)
13.031,54
Elma
2.090,902
Ceviz
1.417,559
Trabzon Hurması
812,026
Kayısı
698,024
Kiraz
295,743
Nar
230,707
Şettali
91,689
İncir
82,936
Armut
45,716
Ayva
36,001

Yeşilova, Balkar, Meydan, A.Azaplı, Karabahşılı, Cankara, Savran, Yaylacık, Hamzalar, Harmanlı köylerimizde yoğun olarak meyvecilik yapılmaktadır.
SEBZECİLİK:
Türkiye genelinde tarım alanlarının %3 ünde sebze üretimi yapılırken İlçemizde de tarım alanlarının %1 ’inde sebze üretimi yapılmaktadır.
Başlıca sebze üretim tablosu aşağıya çıkartılmıştır
ÜRÜNLER

ALAN (Da.)
Domates
870,891
Biber
196,497
Kavun
186,314
Karpuz
77,129
Fasulye
49,826
sarmısak
45,912
Soğan
30,389
Deneme ve Demonstrasyonlar

İlçemizin tarımsal ürün deseni bölgeye göre çok farklılıklar göstermektedir. Özellikle sulu tarım alanlarında sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır. Mevcut ürün deseni içerisinde yeni tarım tekniklerinin uygulanması, yeni ürünlerin yetiştiriciliğinin denenmesi ve bu konularda her türlü deneme, demonstrasyon ve yayım hizmetinin yapılması gerekmektedir. Bu amaçlarla İlçe Tarım Müdürlüğümüzce çilek denemeleri yapılmaktadır
İlk defa bu ekim döneminde İlçemiz Çatalağaç köyünde Sertifikalı buğday denemesi 5 dekarda yapılarak bu parselde Adana 99, Ceyhan 99, Osmaniyem ve Karatoprak çeşitleri ekimi yapılmış dekara verimleri Ankara 98 =330 Kg, Osmaniyem=240 Kg, Karatoprak=330 Kg, Ceyhan 99=354 Kg, ADANA 99=389 Kg olmuştur çiftçileri bu yönde yönlendirme çalışmaları devam etmektedir
2006 Yılı içerisinde ilk defa İlçemizde 10 dekarlık alanda Siirt fıstığı denemesi yapılmış ve bu konuyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir

Eğitim ve Yayım Çalışmaları
İlçe Müdürlüğümüz Teknik elemanlarınca 2007 yılında yapılan kurs çalışmaları ve eğitilen çiftçi sayısı
Mısır Silaj yapımı
135 Kişi
Baklagil yem bitkileri,Hayvancılıkta kaba yem ih.karşılamak
100 Kişi
Şilaj lık mısır yetiştirme tekniği
50 Kişi
Fıstık ve bağ hastalıkları
27 Kişi
Tarım sigortası ve tarım desteklemeleri
70 Kişi
Hayvan sağlığı
47 Kişi
Sertifikalı buğday tohumu kullanımı
180 Kişi
Ayçiçeği hakkında teknik bilgi
145 Kişi
Sırıkta domates yetiştiriciliği
20 Kişi

Damla sulama sisteminin önemi Meyvecilikte uygulanması ve sonuçları
40 Kişi
Bağcılık hakkında teknik bilgi
100 Kişi
Kooperatifçilik eğitim çalışmaları
13 Kişi
İyotlu tuz kullanımı yaygınlaştırılması
700 Kişi
Tavuk gübresinin kullanımı ve önemi
100 Kişi
T O P L A M ÇİFTÇİ SAYISI
1727 kİŞİ

2008 Yılı ilk 6 ay da yapılan çalışmalar ve eğitilen çiftçi sayısı
Brucella aşılamasının önemi ve faydaları
50 Kişi
Kuş gribi hakkında bilgi
250 Kişi
Silajlık mısır ve silaj yapımı
80 Kişi
Antepfıstığında aflatoksin oluşumu
230 kişi
TOPLAM ÇİFTÇİ SAYISI
610 Kişi

2007 Yılından beri toplam 2337 çiftçiye eğitim çalışması verilmiştir
GÖLBAŞI İLÇE HAYVANCILIK
HAYVANCILIK
Hayvancılık İlçemiz ve köylerinde genel olarak aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır.Ayrıca İlçemiz Kösüklü köyü sırlarında faaliyet gösteren Civkur kuluçkahanesi 2006 yılında 3.700.000 damızlık Yumurta kapasitesine mevcuduna ve 40.000 Adet Tavuk mevcuduna sahiptir. Yaygın olarak koyun,keçi ve sığır yetiştiriciliği şeklinde olup hayvan mevcudu aşağıya çıkarılmıştır.

HAYVAN MEVCUDU
C İ N S İ
A D E D İ
Sığır
5,855
Koyun
21.512
Keçi
7,350
Kümes Hayvanı
24.900
Tek Tırnaklı
1.520
Arılı Kovan sayısı
2.650
2007 yılı Sonu itibariyle

2007 yılı mezbahane de kesilen Büyükbaş,Küçükbaş, Deri ve süt üretimlerini gösterir cetvel aşağıya çıkartılmıştır.
KOYUN
KEÇİ
SIĞIR
TOPLAM SÜT ÜRETİMİ
Deri üretimi
Et Üretimi
Deri üretimi
Et Üretimi
Deri üretimi
Et Üretimi
2.398
37.241
869
12.641
1.289
184.005
21.500 Ton
PROJELER
2008 yılında Bakanlığımız Yatırım Programı çerçevesinde uygulanacak projeler, Kaymakamlık S.Y.D. Vakfınca uygulanacak projeler, GAP Bölge Müdürlüğü ve Avrupa Birliğince finanse edilecek projeler yürütülecektir. Yatırım programı kapsamında bitkisel üretimi geliştirme, ikinci ürün araştırma ve yayım, hayvancılığı geliştirme, çayır mera yem bitkileri üretimini geliştirme, doğrudan gelir desteği, bitki hastalık ve zararlılarla mücadele, hayvan hastalık ve zararlılarıyla mücadele ile kontrol hizmetleri projeleri yürütülecektir. Ayrıca Kaymakamlık S.Y.D Vakfınca finanse edilen bitkisel üretim projeleri ile hayvancılık projeleri uygulanacaktır.
Hayvancılık Desteklemeleri
1-Suni Tohumlama doğan buzağı desteği:
Çiftçi Sayısı : 1162
Soy Kütüğüne kayıtlı : 600
Ön soy kütüğüne kayıtlı : 1094
Destekleme Miktarı :
Soy Kütüğüne kayıtlı : 600 * 140 YTL = 84.000 YTL
Önsoy kütüğüne kayıtlı : 1094 * 70 YTL = 76.580 YTL
Toplam Destekleme Tutarı : 160.580 YTL
2-Süt Teşvik Primi:
İlçemizde 2007 yılı Nisan ayında faaliyete geçen Süt Üreticileri Birliği ile Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine üye olan çiftçilerimize 2007 yılında ödenmek üzere hazırlanmış destekleme miktarları
Süt Üreticileri Birliğine Üye olan Çiftçi Sayısı :549
Destek Miktarı : 0,085 YTL/Lt
Süt Miktarı : 2.477.725 Lt
Toplam Destekleme Tutarı : 207.995 YTL
Süt Üreticileri Birliği ve Damızlık Sığır Yetiştiriciliği Birliğine Üye Olan Çiftçi Sayısı : 130
Destek Miktarı : 0,85 YTL/Lt
Süt Miktarı : 1.277.346 Lt
Toplam Destekleme Tutarı : 108.574.400 YTL
Not: İlçemizde Ziraat Bankasından 2007 yılı içerisinde 312 çiftçi 2.805.053 YTl kredi kullanmıştır
GÖLBAŞI İLÇE KÜLTÜR
ÖRF VE ADETLERİMİZ
Doğum
Doğum olacak eve, tecrübeli ve genellikle de yaşlı kadınlar çağrılır.Bu kadın, doğuma yardımcı olur, doğan çocuğun göbeğini keser.Bundan dolayı bu kadına "Ebe" denir. Dünyaya gelen çocuk, yaşadığı müddetçe bu kadını "ebe" bilip saygı duyar. Doğum sonrası babaya ve diğer büyüklere çocuk müjdelenir. Müjdeyi verene de bahşiş verilir. Doğum evinde buğday ve mısır kaynatılır.Şeker, kuru üzüm ve kaynatılan mısırla buğday gelenlere ve komşulara dağıtılır. Buna "GOHMET" denir. Çocuğa ismi ailenin büyüğü koyar.İsimler, genellikle aile büyüklerinden veya İslâm tarihinden seçilen birinin adıdır. Aile büyüklerinden ölen olmuşsa onun adı tercih edilir. Çocuğa verilen ad, bir kulağına ezan,diğer kulağına kamet okunarak söylenir.Anne, çocuk doğmadan önce eşyalarını hazırlamıştır. Hazırlanan bu eşyalarla çocuğun yatacağı yer düzenlenir. Bu esnada çocuğu "al basmasın" diye beşiğinin üstüne Kur'ân-ı Kerim, içine iğne batırılmış soğan, yastığının altına bıçak ya da demir parçası konulur. Bazı yerlerde bacaya kara çal konulduğu da görülmektedir.Akraba ve komşular, çocuğu çeşitli hediyelerle görmeye gelirler.Buna"DOĞDU GÖRME" denir. Çocuğun ilk güldüğünü görene hediyeler verilir. Gelenek olarak çocuk, 3 günlük iken tuzlanır. Tuzlama: tuz, bal, çörek otu ve kolonya karıştırılarak yapılır. Bu karışım çocuğun her yanına sürülür.1-2 saat sonra da banyo yaptırılır. Bu iş, 20. gün tekrarlanır. Buna "BEBEĞİN TUZLANMASI" denir. Doğumdan kırk gün sonraya kadar geçen süreye "KIRKI ÇIKMA" denir. Anne, kırkı çıkıncaya dek, mecbur olmazsa dışarı çıkmaz.Aynı anda kırkı çıkmamış iki anne birbirleriyle karşılaşmaz, birbirlerini görmek istemezler. Mecburiyet olursa "iğne değişirler". Bu da batıl bir inanıştır.Güya kırkı çıkmamış anneler, bu tür davranmazlarsa yavrularının deli ya da hasta olup öleceğine inanılır.Hatta kırkı çıkmamış bir anne, kırkı çıkmamış herhangi bir hayvandan da kaçar.Kırk gün sonra, önce annenin daha sonra çocuğun kırkı çıkarılır.Kırk çıkarma şöyle yapılır: kalbur üzerinden su boşaltılır. Sular dökülürken "Bu kadınların kırkı, bu kurtların kırkı, bu kuşların kırkı....." denerek anne olabilecek canlıların büyük bir kısmı sayılır. Böylece annenin ve çocuğun kırkı çıkarılmış olur ve anne de serbest bir şekilde dolaşmaya başlar. Çocuk ilk dişini çıkardığında, bunu görene hediye verilir. Yine buğday ve mısır kaynatılıp şekerle birlikte komşulara dağıtılır.Buna da "DİŞ HEDİĞİ" denir. Çocuk, ayağa kalkıp yürümeye başladığında, sık ,sık düşer. Batıl bir inanç olarak, çocuğun ayak bağının çözülmesi gerektiğine inanılır.Bunun için de çocuğun iki ayağı iple bağlanır. İki eline sade yağla yapılmış dürüm verilir. Çevredeki çocuklar da çağırılıp bu dürümü , çocuğun iplerini kırarak kaçırmaları istenir. Çocuklar dürümü alıp kaçarlar. Bu geleneğe de KÖSTEK KIRMA" denir.
Kız İsteme, Söz Kesme, Nişan
Yöremizde evlilikler genellikle görücü usulüyle yapılır.Ortalama evlilik yaşı erkekler için 18 iken bayanlarda bu rakam daha da aşağıdır. Evlilik çağına gelen gence, yakın çevresi adaylar bularak tavsiye eder. Genç, kendisine tavsiye edilen adayları görmek ister.Bunun üzerine, çoğunlukla kızın yakın bir akrabasına çay içmeye gidilir. Bu ziyarette, misafirlere yapılan ikramı kız getirir ve böylece oğlan kızı görmüş olur.Köylerimizin birçoğunda kız görme, çeşme başlarında kızın suya gelmesi beklenerek ya da tarlada kız çalışırken yapılır. (Evlenme çağına geldiği halde, ailesi tarafından herhangi bir girişim görmeyen erkekler, ailesini harekete geçirmek ve evlenmek isteğini bildirmek amacıyla, sabah kalktığında kullandığı yastığı, yorganının içine uzatır. Aynı konuda, kızlar da yaptıkları yemeğe ya çok tuz atarlar, ya da hiç tuz atmazlar; ya da çeyiz eşyası olarak yaptığı el işlemelerinden bazılarına sevdiği gencin ismini işlerlerdi. Bu hareketler "Beni evlendiriniz!" anlamlarına gelir.Bu konu ile ilgili köylerimizden birinde şöyle bir nükte anlatılır: "Evlenme çağı geldiği halde, ailesinin umursamaz tavırlar takındığını gören genç, her gün yastığını yorganının içinde bırakarak kalkar. Bunu gören anne, beyine:
- Herif, çocuğun yaşı geçiyo, bunu everek. Hemi, gendisi de evlenmek istediğini hal ve hareketleriyle belli ediyo, der. Baba:
- Olur Hanım! Şu eşeği satalım da düğün masrafını karşılar, oğlanı eveririz diye cevap verir.
Kapı aralığından bu konuşmayı dinleyen genç umutlanır,sevinir. Aradan epeyce bir zaman geçtiği halde, eşeğin lafının bile edilmediğini gören genç, dayanamayıp bir gün annesine:
- Ana, hani ne oldu lafınız? diye sorar.
Annesi:
- Ne lafı oğlum? deyince,
Oğlu:
- Ne lafı olacak, tabii ki eşek lafı !... diye cevap verir.
(O günden bu yana evlenme çağı geldiği halde, kendisine teklif getirmeyen ailelerin bazılarında, gençlerin annelerine: "Ana,babamla eşek lafı etmiyonuz mu?" diyerek serzenişte bulundukları söylenir.)
Damat adayı, kızı beğenirse, aile efradından annesine kızı beğendiğini söyler.Anne de konuyu babaya açar.Müsait bir zaman tayin edilerek, kadınlar kendi aralarında çok yakın çevrenin bir-iki kadınını da alarak kız evine gider.Gelin adayı görülür; konu kızın annesine açılır.Buna "AĞIZ YOKLAMA" denir.Kızın annesi , olumlu tavır içerisinde olursa "Danışak, görüşek, sorup-sual edek!" deyip durumu kıza ve babasına da açıp sonucu bildireceğini söyler.Bunun üzerine konu kız annesi tarafından gelin adayına ve babaya açılır. Damat adayı araştırılıp soruşturulmaya başlanır.(Bu araştırmada Damadın içki,sigara,kumar vb. gibi kötü alışkanlıklarının olup olmadığı soruşturulur.)Eğer sonuç olumlu ise, damat tarafına haber gönderilerek gelmeleri istenir.İlk önce damat adayının ailesi ,genellikle tatlı türü bir hediyeyle gider. "Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle" kızı isterler. Kız evi de "Yakın çevrenizi falan zaman alıp gelin.Cevabımız olumludur." der.Yapılan ikramlardan sonra eve dönülür. Belirlenen tarih geldiğinde damat tarafı, yoğurt,baklava, şerbet, çatal,kaşık gibi akşam ikramda kullanılacak malzemeleri alıp gündüzden kız evine gönderir.(Daha önceleri "Kınalı Kömbe" ya da "Şireli Kömbe" adı verilen pekmezli hamurdan yapılmış tatlı; veya "On iki Katlı Teşt kömbesi" gönderilir ve buna da "Kömbeli Gitme" adı verilirdi.) Yakın akraba ve dostlara "Akşama bir hayır işimiz var, bizim evde toplanıp falanın kızını istemeye gideceğiz!" diye haber gönderilir.Akşam oğlan evinde toplananlar, yanlarına bir de hoca alarak kız evine giderler.Kızı istemeye gidenler "DÜĞÜRÇÜ" denir.Bu ziyaret çoğunlukla akşamla yatsı arasında yapılır.Ziyarete gidilirken damat evinden sadece 3-5 kadın, yapılacak ikramlara yardımcı olmak üzere gider; diğer gidenler erkektir. Kız evi de kendi çok yakın çevresini evinde toplamış ve damat tarafını beklemektedirler. Kızı istemeye gelenlerin en büyüğü ve değer verilen kişisi konuyu açarak yine "Allah'ın emri, Peygamberin kavliyle" kızı ister.Kız babası kendi ailesinin büyüğünü göstererek "Ben bilmem bu bilir" diyerek o kişiyi vekil tayin eder.Vekil olan kişi de: "Cemaat uygun görmüşse Allah hayırlı eylesin!" diyerek olumlu cevabı söyler.Bunun üzerine Hoca Kur'ân okur. Sonunda "Fatiha" okutarak dua yapılır. Akabinde gündüzden getirilen tatlılar ikram edilir.Sonra bir daha dua yapılır ve misafirler kalkıp giderler.Damadın ve gelinin ailesi önceden aldıkları söz yüzüklerini, damat tarafının bir büyüğüne(Genellikle kaynana) taktırırlar.Yüzüğü genellikle talihi düzgün olan kişi takardı ki, genç çiftlerin de talihi düzgün olsun diye.Buna "SÖZ KESME "denir.e skiden bu geleneğe "BERKLİK" de denirdi. (Yerini sağlamlaştırma anlamındadır.)
Söz kesme sonrası, iki aile karşılıklı konuşarak yapılması gereken işleri planlar.Eğer, nişan yapılması istenirse kararlaştırılan günde nişan yapılır.Nişan, söz kesmede olduğu gibi akşam erkeklerin, gündüz de kadınların kız evinde toplanması ile yapılır.Bu törende de yine söz kesmedeki ikramların aynısı yapılır. Bunlardan farklı olarak, gündüz kadınların töreninde geline yakın çevre tarafından "Takı" adı verilen, altın başta olmak üzere çeşitli hediyeler takılır.Yine, tören sonunda çiftlerenişan yüzüğü çeşitli takılar takılır.Nişan yüzüklerinin damadınkini kız evi, gelininkini oğlan evi önceden, parmaklarının da ölçülerini alarak, tedarik etmişlerdir.Nişan töreninin bazen düğünlü yapıldığı da olur. Daha sonraları damat evi aralıklarla kız evini ziyaret eder. Bütün ziyaretlerde gelin adayına kıyafet ve takı cinsinden çeşitli hediyeler getirilir.Kız evinin istekleri sorulur.Bazı aileler oğlan evinden isteklerini liste haline getirerek, bu listedekilerin alınmasını isterler.Listede çoğunlukla altın ve ev eşyaları vardır.Bu listeyi alan damat tarafı istekleri yerine getirmeye başlar. (Eskiden liste verme yerine başlık parası anlamına gelecek "KALIN" adı verilen bir gelenek vardı.Bu geleneğe göre kız babası damat evinden belirli miktarda para talep eder; bu para çok yüksek meblağlarda olursa araya ileri gelen büyükler girerek, pazarlık yapıp bu miktarı düşürmeye çalışırlardı. Kalın adı verilen bu parayı , başlık parasından ayıran özellik: bu para, kız babası tarafından gelin olacak kızına harcanırdı.)
Gelin adayı da küçüklüğünden beri başlattığı çeyizini tamamlamaya koyulur. Kızın çeyizinin tamamlanmasına ,yakın çevresi de yardım eder. Damat da aralıklarla hediyeler alarak gelin evini ziyaret eder.Bilhassa bayramlarda, sadece damat değil, damadın yakınları da gelini hediyelerle ziyarete giderler. Buna "GELİNLİK GÖRME" denir.
Düğüne Hazırlık
Bütün hazırlıklarını tamamlayan damadın ailesi, kız evine giderek düğün tarihini belirler. Bundan sonra her iki tarafta da hummalı bir çalışma başlar.Damat evi, düğüne davet edeceği kişileri belirler. Bu kişiler, davetiye yerine geçen ve bazı yörelerimizde "OKUNTU", bazı yörelerimizde ise "DÜRÜ" adı verilen hediyelerle düğüne çağırılır. Okuntu veya Dürü, fakir olan kimseler vasıtasıyla dağıttırılır; çünkü, bu kişilere davetiyeyi alanlar "bahşiş" verirler. Okuntudaki hediyeler, çağrılan kişinin aileye olan yakınlığına göre değişir.Önceleri koyun, keçi ve büyük baş hayvanlar da okuntu olarak gönderilirken, daha sonraları giyim ve ev eşyaları okuntu olarak dağıtılmaya başlanmıştır.Hatta, kıtlık dönemlerinde "Çay Şekeri" 'nin de okuntu olarak gönderildiği söylenmektedir. Damadın ailesi, değer verdiği, ileri gelen bir kişiyi belirler ve kıymetli hediyelerle evini ziyaret ederek, ona "SAĞDIÇLIK" teklifinde bulunur. Sağdıcın görevi oldukça ağırdır. Düğünün bütün organizasyonu ve yönetimi onun omzundadır. Bu yüzden yöremizde sağdıca çok değer verilir. Sağdıç olan kişi, ailenin bir ferdi sayılarak hürmet görür.Yani sağdıçlık, bir nevi yapay akrabalıktır. Sağdıçlık teklifini kabul eden kişi, hemen göreve koyulur. Diğer taraftan, gelin evi de hazırlıklarını tamamlamaya çalışır. Gelinin çeyizine katkıda bulunmak amacı ile yakınları , genellikle ev eşyası türünden çeşitli hediyelerle (Daha çok eksiği olan eşyalarla) gelin evini ziyaret ederler. Buna"ÇEYİZ GÖRME" adı verilir. Kız evi de düğüne,yakın çevresini davet eder.Bu davette okuntu gönderilmez. Düğünden üç gün önce, gelin ve damat tarafının yakınlarından oluşan kadınlar, gelinin geleceği eve, alınan eşyaları düzerler. Buna da "ÇEYİZ SERME" denir. Çeyiz sermeye giden kadınlara, damat tarafı yemekli ikramlarda bulunur.
Düğün Töreni
Düğünlerimiz eskiden ortalama bir hafta sürermiş. Şimdilerde Cuma günü başlayıp pazar günü sona ermektedir; yani üç gün devam etmektedir. Düğünlerimiz davul-zurna ile yapılır. Bazı düğünlerimizin çalgısız veya mevlit okutularak yapıldığı da vakidir.(Son yıllarda orkestra ile ya da düğün salonlarında yapılan düğünler de olmakla birlikte, henüz geleneksel hale gelmemiştir.) Düğün öncesi damat tarafı, gücü kuvveti yerinde, biraz da fakir olan bir kişiyi "BAYRAKÇI" tayin eder. Bayrakçının görevi, kendisine teslim edilen düğün bayrağını, düğün bitimine kadar muhafaza etmek , halay tutulması, misafirlere yapılacak ikramlar, gelin almaya gidiş-geliş gibi konularda düğün evine yardımcı olmaktır. Bazı köylerimizde kız tarafı bayrakçının elinden bayrağı kaçırmak ister. Bayrağın kaçırılması törelerimizde çok büyük bir kusur sayılacağı için, bayrakçı kuvvetli kişilerden seçilir. Bu kişiler, hemen hemen her köyde belirli olduklarından bulundukları köyün bayrakçısı olarak nam salarlar. Düğünün başladığı anlamında, düğün evinin damına bayrak asılır. Bayrağın asıldığı direğin üstüne de elma,portakal,ayva, nar cinsinden bir tane meyve takılır. Daha sonra, sağdıç, davul-zurnayı, damat tarafının yakınlarından başlamak üzere, çaldırarak köyü dolaştırıp düğünün yapılacağı yer olan damadın evinin önündeki alana gelirler. Davulcu ve zurnacıya damat evi, basma ve kumaş türünden hediyeler vererek boyunlarına asar. Bu hediye düğün süresince çalgıcıların boynunda (Davulcu davuluna da asabilir.) asılı durur. Sağdıç hemen ilk halayın tutulması için, çevredekileri elele tutuşturur. Böylece düğün başlamış olur. Düğünlerimizde erkekler ayrı, kadınlar ayrı eğlenirler. Düğüne dışarıdan gelenler, geldiklerini belli etmek amacıyla,düğün yerine yaklaşınca silah sıkarlar. Silah sesini duyan sağdıç ve yakınları, hemen davul-zurnayı alarak misafirlerini karşılarlar. Misafirler de davulcuya bahşiş verirler. Misafirler düğün alanına girince herkes ayağa kalkıp "hoş geldiniz" der. Düğüne devam edilir. Dışarıdan gelen misafirleri düğün evi dışındaki komşu ve yakılar kendi evlerinde yatırıp misafir ederler.
Sünnet Töreni
Yöremizde sünnet yaşı, ortalama 2-7 arasıdır. Çoğunlukla sünnet, sade bir törenle yapılır. Bazen bu törenin Mevlitle, bazen de düğünle yapıldığı görülür.Sünnet öncesi,çocuğun ailesi "KİRVE" yapmak istediği kişiye çeşitli hediyelerle teklif götürür. Kirve, bölgemizde akrabalıktan daha ileri bir yakınlığa sahiptir. Kirveler,çocuklarını birbirleriyle evlendirmezler. Çünkü, kirve çocukları kardeş sayılır. Yani kirvelik, bir nevi yakın akrabalık teklifidir. Gün tespit edilip, sade bir tören yapılacaksa çok yakın 1-2 kişi dışında, kimseye haber vermeden ve genellikle de bu işi meslek edinmiş sünnetçiler aracılığı ile sünnet yapılır. Çocuğun yatağını kadınlar süsleyip hazırlarlar. Sünnetten önce kirvenin hanımı, sünnet olacak çocuklara banyo yaptırır. Kirve de önceden çocuğa kıyafetlerini alır. Sünnet esnasında da çocuğun ağzına lokum ve çikolata türünden tatlılar verir. Sünnet sonrası kirve ve yakınları çocuğa "takı takarlar". Takı, genellikle altın ve paradır. Daha sonraki günlerde de Kirveler arasında hediyeli ziyaretler devam eder. Kirve, ailenin adet edindiği kişidir; Aile onu sürekli kirve yapar.Kirve, değiştirmek pek hoş karşılanmaz. Düğünle sünnet yapılacaksa, tören evlenme düğünlerine benzer...
Cenaze
Cenaze imecesine yöremizde çok önem verilir. Ölüm haberi duyulan kişiye, son görevlerini yapmak üzere çevre, akraba, dost ve hatta bunu bir ibadet ve gelenek bilen çoğu kişiler öleni tanımasalar bile hemen cenaze evine giderler. Cenaze sahiplerini hiç bir zahmete sokturmadan yapılması gereken tüm işleri gelenler yaparlar. Cenazenin yıkanmasından namazının kılınmasına, mezarının kazılmasından, defin işlemine kadar, cenaze sahipleri zahmete koşulmadan yerine getirilir. Cenaze sahipleri sadece, cenaze yıkanırken ve mezara konar konarken son görevlerini yaparlar. Cenaze evden götürülmeden kadınlar "Ağıt yakarlar". Çevrede "ağıtçı" olarak bilinen kadınlar, genellikle her cenazeye katılarak ağıt yakarlar. Cenazenin defninden sonra, kalabalık eve döner. Evin önünde Kurân okunur. Daha sonra cenazenin yakınları yan yana dizilirler. Cenaze törenine katılan herkes, tek tek cenaze sahiplerine "Baş sağlığı" dilerler. Cenazenin komşuları, bundan sonra "baş sağlığı" na gelenlerin oturabilmeleri için,cenaze evini toparlayıp hazırlamışlardır. Taziyeye gelen herkes burada kabul edilir. Taziye süresi, 1 ila 2 hafta arasındadır. Tüm taziye boyunca, cenaze sahiplerini taziye için ziyaret edenler, bu eve gelirler.Gelenler, ölenin ruhuna Kur'ân ve Fatiha okuyup, bir müddet sonra yeniden "baş sağlığı" dileyerek kalkarlar. Cenaze evinde taziye süresince kazan kaynamaz. Yemeği komşu ve yakınlar getirirler. Gelenlere çay ikramını da yine komşu ve yakınları yaparlar. Cenaze sahipleri, taziye süresince tıraş olmaz, elbiselerini değiştirmez ve saçlarını taramazlar. Bu, yaslı oldukları anlamındadır. 3 veya 7 gün sonra yemekli mevlit okuturlar. Baş sağlığı süresince de kadınlar ayrı, erkekler ayrı yerde toplanır. Kadınlar "ağıt yakma"ya devam ederler. Taziye bittikten sonra, cenaze sahiplerine yakın olan kişiler, ya berber getirerek, ya da tıraş olacak kişileri berbere götürerek sakallarını kestirirler.
GÖLBAŞI İLÇE SOSYAL YAPI
SOSYAL HAYAT
SALÂVATLAMA GELENEĞİ :
Ekin biçilirken, sonuna gelindiği zaman, tarlada çalışanlar ekinin sonlarını aşağıdakimısralarla salâvatlayarak biçerler.
“EKEN BİÇER,
KONAN GÖÇER,
CENNETİN KAPISIN
CÖMERTLER AÇAR.
DİYELİM BİR ALLAH ALLAH!
GETİRELİM SALÂVAT.
ER AŞKINA!
PİR AŞKINA!
KÂBE’DEKİ NUR AŞKINA!
DİYELİM BİR ALLAH ALLAH!
PEYGAMBERE SALÂVAT.
KARA KAZANIN KAYNAYIŞINA,
GÜCÜK ÇOMÇANIN OYNAYIŞINA,
YAĞLI BAZLAMANIN ON BEŞİNE.
DİYELİM BİR ALLAH ALLAH!
PEYGAMBERE SALÂVAT.
Nakaratlardan sonra, tarladakiler hep bir ağızdan salâvat getirirler...
Buğdayın ilk ölçülmeye başlandığında da aşağıdaki sözler söylenir. (Buğday “çelik” adı verilen ve 11 kg. alabilen ölçekle ölçülürdü.) 1 Allah, 2 Bereket, 3 Nimet, 4 Kitap, 5 İslâm diyerek 5 çelik tahıl konur. Bunun amacı, hasadın bereketli olması içindir.
Ekin biçilirken tarla yanından biçene yakın bir kişi geçiyorsa, ekini biçen kişi , biçtiğison tutam ekini geçene karşı tutar kaldırır. Buna “DESTE ÇEKME” denir. Tarladan geçenin bu hareket karşısında kendisine deste çekene hediye vermesi gereklidir.
BATIL İNANÇLAR
Yağmur yağmayıp havalar kurak giderse, yağması için, kaplumbağa ayağından bir ağaca asılırdı.Bunun tersi, yağmur durmadan yağarsa,yağmurun durması içi de diken ardıcı yakılırdı. Ya da dışarıya demir şiş veya ateş maşası atılırdı.
Kedi, sobaya düşkün olursa o sene kışın sert geçeceğine inanılır, Nurhak dağına 4 defa kar yağarsa, yöremizde kışın az olacağı; kavak ağacı, yapraklarını tepeden dökmeye başlarsa kışın şiddetli geçeceği, aşağıdan yapraklar sararmaya başlarsa da kışın ılıman geçeceği tahmin edilirdi .
Ay tutulduğunda havaya doğru silah sıkılır. “Ayı, haremiler kaçırmış, silahla onları korkutalım.” Diyenler olurdu. Hatta, bazı köylerimizde evindeki tüfeği dolu olduğu halde, silahını sıkmayanın başına uğursuzluk geleceğine inanıldığı için, herkes ay tutulduğunda silahını sıkarak boşaltırdı. Silah sıkmanın yanı sıra teneke de çalındığı olurdu.
Bebek, kız ise kesilen göbeği ev içine atılırdı ki evine bağlı olsun; erkek ise kesilen göbeği dışarı veya medrese yanına atılırdı ki, çalışsın evine baksın ve bilgili âlim bir kişi olsun diye.
Eve gelen bir misafir, çok geç kalkıp evdekilerin rahatsız olmasına sebebiyet veriyorsa, ev efradının biri tarafından ayakkabısının içine tuz konurdu. Böyle yapılırsa misafirin erken kalkacağına inanılırdı.
GÖLBAŞI YEMEKLERİ
MAHALLÎ YEMEKLER
İçli Köfte, Çiğ Köfte, Bulgur Pilavı, Firik Pilavı, Keklik Kömbesi, Kül Kömbesi, Yahni, Boranı (Pirpirim cacığı), Dilik Çorbası, Şapalak, Basalla, Yavan Köfte, Kınalı Kömbe(Şireli Kömbe), Tarhana Kavurması, Püso Ombacı, Bastık Kavurması, Dövmeç, Tomaka, Çağla Eşkilisi, Çökelek Kavurması, Bulama, Poğaç Ekmeği...
DÖVMEÇ YEMEĞİ
Patlıcan, domates ve biber, herhangi bir işlem yapılmadan fırına verilir. Fırında pişen patlıcan, biber ve domatesin kabukları soyularak sarımsak da ilave edilip bir tepside dövülür. (Dövme işlemi genellikle ya tahta tokmakla ya da bardak altıyla yapılır.) Daha sonra bu karışıma sade yağ konarak tekrar fırına verilip tuz ilave edilerek afiyetle yenir.
TATLILAR
Kırma, Bastık(üzüm pestili), Şıllık, Ceviz,fıstık ve üzüm sucuğu, Helle, Ravak şerbeti, Doğramaç dürümü, Üzüm hoşafı, Çiğdem Sütlacı...
ÇİĞDEM SÜTLACI
Çiğdem mevsiminde toplanan çiğdemlerin meyve kısmı, tencere içerisinde sütle birlikte iyice kaynatılır. Toz şeker ilave edilerek, kâselere konulup dolapta soğutulur.Daha sonra, istenirse ayrı ayrı fırınlanıp kaymakları kızartılır, ya da fırınlanmadan yenir.
BAYRAM VE BAYRAMLAŞMA
Yöremiz insanı bayram ve bayramlaşmaya çok önem vermektedir. Bayramdan önce koyu bir hazırlık başlar. Bu hazırlıklar esnasında yemekler ve tatlılar yapılır. “Bayramcalık” adı verilen yeni kıyafetler alınır. Evler çok önceden tertip ve düzen içerisine sokularak eksikler giderilir. Bayram sabahı erkenden kalkılıp bayram namazına gidilir. Namaz çıkışı mezarlığa gidilerek dua okunur. Büyükler, hastalar, yetimler ve kimsesizler önce ziyaret edilip daha sonra eve gelinir. Çocuklar, büyüklerin ellerini öperek onlardan harçlık alırlar. Eve gelen ziyaretçilere ikrâmlarda bulunulur. Evdeki bayramlaşmadan sonra çevre ya da uzakta bulunan yakın, akraba ve arkadaşlar ziyaret edilerek bayramlaşılır.
ASKER UĞURLAMA
Askere gidecek gençler, önceden akraba, dost ve arkadaşları tarafından eve yemeğe davet edilir. Askere gideceği zaman,yakınlarına ve arkadaşlarına veda ziyaretinde bulunur. Büyükler ona harçlık verirler. Askere gidecek gençler, davul-zurna eşliğinde topluca uğurlanır; arkalarından su dökülür (tez ve sağlıkla gelsin anlamında). Daha önceleri anne, askere gidecek oğluna azık hazırlar (özellikle helva ); kumaştan kese(cüzdan) yapıp gencin koltuk altından gömleğine bağlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder